top of page

İKLİM RİSKİ

İklim nedir?

İklim, yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaşanan ya da gözlenen tüm hava koşullarının ortalama durumu, ya da daha sistematik bir yaklaşımla, belirli bir alandaki hava koşullarının, atmosfer elemanlarının değişkenlikleri ve ortalama değerleri gibi uzun süreli istatistikleri ile tanımlanan sentezi olarak tarif edilir.

Hava ve iklim farklı mıdır?

Hava ve iklim farklı fakat ilişkili olgulardır. Hava, belirli bir yerdeki günlük şartları tanımlar, örneğin, bir gün bulutlu ve nemli iken ertesi gün güneşli olabilir. ‘İklim’ bir yerdeki görece daha uzun zaman dilimlerinde (örneğin 30 yıl) ortalama hava koşullarını tanımlar. Çöller, örneğin sıcak ve kuru bir iklime sahipken Kuzey Kutbu ve Antarktika bölgeleri soğuk ve kurudur.

Küresel iklim değişikliği nedir?

Küresel iklim değişikliği fosil yakıtların kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazları (H2O (su buharı), CO2, CH4, O3, N2O, CFC–11, HFC, PFC, SF6) birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade eder.

İklim Değişikliği nedir?

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre “İklim değişikliği”, karşılaştırabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişiklik olarak tanımlanır.

Küresel ısınma ile iklim değişikliği arasındaki fark nedir?

Küresel ısınma ve iklim değişikliği farklı fakat ilişkili olgulardır. Küresel ısınma dünyanın sıcaklığındaki güncel artışı tanımlar. Bu iklim değişikliğinin yalnızca bir özelliğidir. Küresel ısınma iklim değişikliğinin bir nedenidir. İklim değişikliği küresel ısınmanın, yeryüzünün iklim sistemi üzerindeki pek çok farklı etkisinden bahseder. Bunlar; yükselen deniz seviyeleri, eriyen buzullar, değişen yağış modelleri, aşırı hava olaylarının (ani seller ve sıcaklık dalgaları gibi) değişen sıklığı, mevsimlerin değişen uzunlukları ve değişen mahsul verimlerini içerir.

Küresel ısınmada 1,5°C, 2°C neyi tanımlar?

Bilim camiası fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan emisyonları azaltarak küresel ısınmayı 1,5°C'de (Sanayi Devrimi başlangıç alınarak) tutarsak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kaçınılabileceğini ispatlamıştır. Bugün 1°C olan kürenin yüzey ısısının 2°C olması halinde, gezegenin iklim sisteminin geri dönüşü olmayan bir şekilde bozulacağı ve ekosistemlerde yaşanan olumsuz etkilerle birlikte ani ve aşırı iklim olaylarının olağan ve yaygın nitelik kazanacağını ispatlamıştır. 2°C insanlık ve tüm canlılar için son tehlike sınırıdır, bu sınıra varmadan küresel ısınmayı durdurmak için ihtiyat sınırı 1,5°C olarak kabul edilmiş olup, uluslararası toplum bu yönde çalışmaya devam etmektedir.

Paris İklim Anlaşması nedir ve neler getirmektedir?

Dünya devletleri küresel iklim krizine çare üretmek amacıyla küresel bir mücadeleyi yaklaşık otuz yıldır sürdürmektedir. Bu çalışmalar Birleşmiş Milletler’in çatısı altında 1994’te yürürlüğe giren İklim Değişikliğiyle Mücadele Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC), 2004 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü ve en son 2016’da yürürlüğe giren ParisAnlaşması kapsamında yürütülmektedir. Paris İklim Anlaşması uluslararası toplumun iklim değişikliği ile mücadeleiçin kabul ettiği en güncel uluslararası anlaşmadır. Anlaşma küresel sıcaklık ortalamasındaki artışın 2°C’nin altında ve mümkünse 1,5°C’de dizginlenmesini amaçlamaktave her taraf ülke bu hedefe ulaşmada izleyeceği yöntemi ulusal katkıları (NDC) ile belirlemektedir. Kasım 2016’da yürürlüğe giren Paris Anlaşması’na taraf olan ülkeler, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korunmak için sıcaklıklardaki artışın 2°C’nin altında, tercihen 1,5°C eşiğinde sınırlandırılması hedefini kabul etmişlerdir. Bunun için belli bir karbon bütçesini aşmamak gerekmektedir. Analizlere göre mevcut karbondioksit emisyonları ile 2°C hedefi için karbon bütçesi 20 yıl, 1,5°C hedefi altındaki karbon bütçesi ise sadece 5 yıl içerisinde aşılmış olacaktır. Bilim insanları her iki hedef için de 2020 yılı öncesinde emisyonlarda düşüş trendinin başlaması gerektiğini belirtmektedir. Paris Anlaşması iklim değişikliği ile mücadelede yer alan tüm kesimlere, kolektif sorumluluklarını artırmaları gerekliği mesajını vermiştir. Anlaşma iklim eylemlerinin ancak tüm paydaşlar (devlet ya da devlet-dışı) ile bir arada gerçekleşebileceğine vurgu yapmaktadır.

Emisyon (salım) ve emisyon azaltımı ne demektir?

Gaz ya da gaz ve partikül karışımlarının atmosfere verilmesine emisyon (salım) denir. Azaltım (mitigasyon), iklim değişikliğine neden olan insan kaynaklı sera gazlarını kontrol altına alınması, azaltılması ve tutulmasına yönelik önlemlerdir. Emisyon azaltımı, her türlü sektör faaliyeti sonucu gerçekleşen karbondioksit eşdeğer ton (sera gazlarının küresel ısınma potansiyelinin karbondioksit gazı cinsinden ifade edilen bir metrik ton cinsinden birimi) birimindeki sera gazı emisyonlarının azaltılması, sınırlandırılması veya tutulması anlamına gelir. Azaltım iklim değişikliği bağlamında, sera gazı kaynaklarını azaltmayı ya da karbon yutaklarını artırmayı amaçlayan insan kaynaklı müdahaleleri ifade eder. Karbon yutaklarını arttırma faaliyetleri iklim değişikliğinin etkilerine uyumu da içeren geniş bir çerçeveyi kapsar. Bu durum iklim değişikliği ile mücadelede hem sera gazı emisyonlarını azaltmada, hem de iklim etkilerine uyum sağlamada çok boyutlu bir yaklaşımı gerektirir.

Karbon denkleştirme ne demektir?

Bir kaynaktan oluşan sera gazı emisyonlarına karşılık olarak dünyanın herhangi bir yerinde başka bir kaynak üzerinden azaltılan ya da önlenen sera gazı emisyonları sonucunda edinilen kredilerin (sertifikaların) satın alınması faaliyeti ile gerçekleştirilen emisyon denkleştirme işlemidir.

Yeşil ekonomi ne demektir?

Ekonomik yapının iklim dostu bir biçimde dönüştürülmesiyle ekonomik, toplumsal ve ekolojik sürdürülebilirliği aynı anda yakalamanın mümkün olması. Bu dönüşümün ilk kuralı fosil yakıt temelli ekonomik sistemin terk edilmesidir. Bunun için gereken finansal kaynağın önemli bölümü fosil yapıyı ayakta tutmak için harcanan teşviklerden sağlanabilir.

Karbon vergisi nedir?

Karbon vergisi kömür, petrol ve doğal gaz gibi enerji ürünü birimi başına, farklı miktarlarda karbon yayan çeşitli fosil yakıt türlerine, farklılaştırılmış marjinal vergi oranlarının uygulanmasını kabul eden etkinliği yüksek bir fiyatlandırma tedbiridir. İklim politikasının ekonomi araçlarından biridir. CO2 kirleticileri üzerinde bazı ülkelerde uygulanan dinamik ve esnek bir vergi sistemidir. Karbon vergisi, dışsallaştırılan sosyal ve çevresel maliyetlerin doğrudan bazı ürün ve hizmetlerin (fosil yakıtlar vb.) vergilendirilmesi yoluyla bir bütçe geliri oluşturulması ve bu gelirin düşük karbon ekonomisine geçiş politikalarında kullanılmasına dayanır.

Karbon piyasası ve gönüllü karbon piyasası nedir?

Sera gazı emisyon azaltım sertifikalarının alınıp satıldığı piyasaya denir. Gönüllü karbon piyasaları; hükümetlerin iklim değişikliği ile mücadele hedefleri ve politikalarından bağımsız olarak geliştirilmiş, iş dünyasından, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve bireylere kadar ilgili her kesimin karbon denkleştirme maksadıyla katılım sağlayabileceği niteliğe sahip piyasalardır. Kuruluşlar; faaliyetleri çerçevesinde oluşturdukları sera gazı emisyon miktarlarını hesaplayarak (karbon ayak izlerini ölçerek) bu emisyonlarını azaltmak ve dengelemek için sera gazı emisyon azaltımı sağlayan projelerin üretmiş oldukları karbon sertifikalarını satın alırlar. Kyoto Protokolü’nün emisyon ticaretine konu olan esneklik mekanizmalarından yararlanamayan ülkelerde (Türkiye gibi) bu mekanizmalardan bağımsız olarak işleyen, çevresel ve sosyal sorumluluk ilkesi çerçevesinde kurulmuş olan Gönüllü Karbon Piyasasına yönelik projeler uygulanmaktadır.

Karbon finansmanı nedir?

Karbon finansmanı, sera gazı emisyon azaltımlarını satın almak üzere bir projeye sağlanan kaynak şeklinde tanımlanmaktadır. Karbon finansmanın kullanılmasına zemin yaratan karbon piyasaları; Kyoto Protokolü’nün 2004’de yürürlüğe girmesinden bu yana büyümeye devam etmektedir.

Karbon ticareti (emisyon ticareti) sistemi nedir?

Gelişmiş ülkelerin, sayısallaştırılmış sera gazı azaltım hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştırmak ve karbon emisyonlarını azaltıcı uygulamaları daha düşük maliyetle gerçekleştirmek; gelişmekte olan ülkelerin ise karbon finansına ve temiz teknolojilere erişimini kolaylaştırmak için Kyoto Protokolü’nde emisyon ticareti mekanizmaları tanımlanmıştır. Karbon ticaret sistemi, basit bir mekanizmadır. Sisteme göre, sera gazı emisyonunu belirlenen hedeften daha fazla azaltan bir şirket ya da ülke, gerçekleştirdiği bu ek indirimi başka bir şirkete veya ülkeye satabilmektedir. Böylece gelişmiş ülkelerin, sera gazı emisyon hedeflerine ulaşabilmek için diğer ülke veya şirketlerin salınım haklarını satın alabilmelerine olanak sağlamaktadır. Bu sistem ile herhangi bir bölgede mevcut olan sera gazı kirliliği diğer bir bölgede sera gazı azaltımı ile dengelenmiş olur. Örneğin; bir firma elektrik kullanımı ve iş seyahatleri nedeni ile 100 ton karbon emisyonuna neden oluyorsa, karbon negatif etkisini sıfırlamak (karbon nötr) için 100 ton karbon kredisi satın alarak bu etkiyi dengeleyebilir.

Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi nedir?

Bu sistem uluslararası düzeyde uygulanan ilk emisyon ticareti programıdır. Sistem Ocak 2005’te başlatılmıştır. Dünya karbon piyasasında en büyük payı Avrupa Birliği (AB), Emisyon Ticareti Sistemi (European Union, Emmisison Trade System/EU-ETS) almaktadır. Kyoto Protokolü’nün esneklik mekanizmalarından biri olarak oluşturulan Sistem, AB’nin iklim değişikliğiyle mücadele stratejisinin temelini oluşturmaktadır. Emisyon ticareti, CO2 emisyon azaltım hedeflerine mümkün olan en az maliyetle ulaşılmasını sağlamaya yardımcı olmaktadır. ETS, AB üyesi ülkelerde faaliyet gösteren ve enerji üretimi, petrol rafinerileri, demir çelik, çimento, cam, kireç, tuğla, seramik ve kağıt gibi sektörlerde CO2 yoğun üretim yapan (AB’de yaratılan CO2’nin neredeyse yarısını üreten ve termal girdisi 20 MV/s’i geçen) onbini aşkın işletmeyi kapsamaktadır.

İklim değişikliğinin etkilerine uyum (adaptasyon) ne demektir?

Uyum, iklim değişikliğinin mevcut ve gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel etkilerinin belirlenmesi için yapılan tüm faaliyetlerdir. Uyum iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin önceden tahmin edilmesi ve bunların neden olabileceği zararı önlemek veya en aza indirmek için uygun tedbirlerin alınması veya ortaya çıkabilecek potansiyel fırsatlarda faydalanılması anlamına gelmektedir. Uyum, insan geçim kaynaklarının, ekonomilerin ve doğal sistemlerin iklimin neden olduğu değişikliklerin etkisine karşı hassasiyetini azaltmaya çalışmaktadır. Bazı uyum önlemlerine örnek olarak; tarım sektörünün kıtlıklara karşı olan esnekliğinin arttırılması, iyileştirilmiş alt yapı yönetimi ve depolama yoluyla şehirlerde sel riskinin azaltılması, temiz su ekosistem işlevlerinin korunması vb. uygulamaları verilebilir. Özetle uyum iklim olaylarının (risklerinin) etkileriyle mücadele etmek, fayda sağlamak ve etkileri yönetebilmek için stratejilerin güçlendirilmesi, geliştirilmesi ve uygulanması manasına gelmektedir.

Direnç/Dayanıklılık (resilience) nedir?

İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamada ve riskleri yönetme kapasitesinin geliştirilmesinde önemli kavramlardan biri dirençtir. Direnç, bir toplumsal veya ekolojik sistemin, aynı temel yapıyı ve işlevlerini, örgütlenme kapasitesini ve gerilim ve değişikliğe uyum kapasitesini muhafaza ederken, rahatsız edici durumlara tahammül edebilme kabiliyeti demektir. Dayanıklılık bu anlamda insanların içinde bulundukları ve parçası oldukları sosyo-ekolojik sistemlerde finansal krizlerden iklim değişikliğine farklı anlamlardaki şok, stres ve değişimlerle başa çıkarken girdikleri yenilenme ve yaratıcı düşünme döngüsüne işaret eder.

İklim değişikliğine ne sebep olur? 

Güneş enerjisi yansımaları, dünyanın yörüngesi, atmosferik bileşenler, atmosferin albedo özellikleri, volkanik küller, bulut örtüsü faktörleri iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Bu faktörler, birlikte veya tek başına sera gazlarını ve sera etkisini artırmaktadır. İklim değişikliği yeryüzünün sıcaklığındaki artıştan, yani kürenin ısınmasından kaynaklanır, bu da atmosfere doğal olarak oluşanlardan daha fazla sera gazı eklemekten gelir. Küresel ısınmanın nedeni, atmosferdeki sera gazlarının normal değerlerinden daha fazla olmasıdır. Atmosferde bulunan sera gazlarının derişimi değiştiği zaman, atmosferin bileşimi da değişmektedir. Bu değişme sonucunda iklim sistemini oluşturan atmosfer, hidrosfer ve litosferde bozulmalar başlamış ve iklimin değişme süreci başlamıştır.

İklim değişikliği nasıl ölçülüyor?

İklim değişikliği temelde dört bilimsel yolla ölçülmektedir. Antarktika’nın derinliklerinden alınan buz örnekleri 650.000 yıl öncesine ait hava baloncukları içermektedir. Bunlar geçmişteki sera gazı seviyeleri hakkında bilgi verir ve atmosferdeki CO2 ve metan derişimlerinin bugün olduklarından çok daha az olduklarını ortaya çıkarır. Ağaç halkaları yıllık gelişimin kayıtlarıdır. Bilim insanları çok yaşlı ağaçlardaki halkaları, iklimin zamanla nasıl değiştiğini anlamak için araştırır, örneğin hava soğuk ya da kuru olduğunda halkalar daha ince olmaktadır. ABD, Havai’deki Mauna Loa Gözlemevi 1958’den beri atmosferdeki CO2 seviyelerini ölçmektedir. Havanın bozulmamış olduğu bu uzak ortamdan alınan ölçümler küresel CO2 seviyelerinin en iyi göstergelerinden biri olarak kabul görmektedir. Kutup denizi buz örtüsünün belirli bir zaman dilimindeki değişimini göstermek için uydu görüntüleri kullanılmaktadır.

İklim değişikliğinin sonuçları nelerdir?

Daha ılık okyanuslar fırtınaların daha güçlü ve tahrip edici hale gelmesi anlamına gelir. Hava ve deniz suyundaki sıcaklık artışı buzulları eritir, bu da denizlerin kıyılarımıza doğru daha da yükselmesine neden olur. Ekstra sıcaklıklar aynı zamanda uzun süren kıtlıklar ve daha ölümcül yaban hayatı yangınları anlamına gelir. Bu liste bu şekilde devam eder ve dünya çapında bir iklim krizi oluşturur, üstelik bu sonuçların tamamı birbirleri ile bağlantılıdır. Gezegenimiz için devam eden ısınma ve iklim değişikliği dizileri çok büyüktür.

İklim değişikliğinden nasıl etkileniyoruz?

İklim değişikliği birçok sistemi bir arada etkilemektedir. Yağış düzeninin değişmesi sellere yol açmakta, afetler artmakta, insanlar ölmekte, artan sıcaklıklar ve kuraklıklar bitkisel üretim dönemlerini değiştirip gıda güvenliğini tehdit etmekte, gıda fiyatları yükselmekte, doğaya dayalı tarım ve hayvancılık gibi sektörlerde çalışan kesimlerin geçim kaynakları tehdit altına girmekte, su kaynaklarına dayanan tarımsal yapı ve ürün deseni etkilenmekte, hassas ekosistemler ve türler yok olmaya başlamakta, orman yangınları sıklaşmakta; bulaşıcı hastalıklara neden olan etkiler artmakta, deniz seviyesinin yükselmesi kıyı bölgelerinde özellikle deltalara zarar vermekte ve ada devletleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.

İklim değişikliği okyanusları ısıtır mı, deniz suyunu yükseltir mi?

1901 ile 2010 arası, dünyada ortalama deniz seviyesi 19 cm yükselmiştir. Bunun iki temel sebebi vardır; birincisi su ısındıkça genleşir ve daha çok yer kaplar, ikincisi ise küresel ısınma Grönland ve Antarktika’daki devasa buz tabakalarının ve buzulların daha hızlı erimelerine sebep olmakta, bu da okyanuslara daha çok su eklemektedir. Son 40 yılda okyanuslar, insan faaliyetlerinden kaynaklanan atmosferik değişikliklerin ek ısısının %90’ından fazlasını emmiştir. Böylece okyanuslar ısınmaya başlamıştır. Deniz seviyelerinin yükselmesi düşük yükseltideki yerlerin su altında kalmasına neden olacaktır. Bilimsel hesaplar, iklim değişikliği nedeniyle okyanusların giderek yükselmekte olduğunu göstermektedir. Dünya nüfusunun yarıdan fazlası denize 60 km’lik sahil bandında yaşamaktadır. Örnek olarak, Mısır’daki Nil deltası, Bangaldeş’teki Ganges-Brahmaputra deltası, Hint Okyanusundaki Maldivler Adası, Pasifik Okyanusundaki Marshall ve Tuvalu adaları iklim değişikliği nedeni ile gelecek sellere, su baskınlarına son derece açık alanlardır. Sahillerdeki deniz seviyesi yükselmesi nüfusun yer değiştirmesine de neden olmaktadır.

İklim değişikliğinin insan sağlığına etkileri var mıdır?

Küresel iklimdeki bu değişiklik sağlıktaki riskleri de beraberinde getirmiş, yüksek sıcaklıktan ölümler ve enfeksiyon hastalıklarının yayılma alanları değişmiştir. İklim değişikliğinin insan sağlığına direk etkisi, ısı dalgaları, seller, fırtınalar ve aşırı hava olayları sonucunda olmaktadır. İklim değişikliğinin sağlık üzerine olan dolaylı etkisi ise enfeksiyon hastalıkları, su kullanımı ve besin temini yoluyla olmaktadır. Küresel ısınma ile birlikte özellikle sıcak hava dalgaları daha sık, daha uzun sureli ve şiddetli olabileceğinden sıcak ve nemli havalarda ısı ile nemin bileşimi insan sağlığına önemli derecede olumsuz etki yapmaktadır. Bu koşullarda psikolojik hastalıklar, astım, beyin kanamaları ve kalp krizleri başta olmak üzere, özellikle, çocuk, yaşlı, hasta ve kilolu insanların birçok sağlık problemlerinde ciddi artışlar olmakta, hatta çok sayıda ölüm gerçekleşmektedir.

İklim değişikliği gıda sektörünü etkiler mi?

21. yüzyılın stratejik sektörleri arasında gösterilen gıda sektörü, 2050’de 10 milyara ulaşacağı hesaplanan dünya nüfusunun beslenmesinde önemli bir tehdit ile karşı karşıyadır. Araştırmalar, 2050 yılında dünya nüfusunu beslemek için tarım ve gıda üretiminin, bugünkü düzeyinden en az %50 oranında arttırılması gerektiğini belirtmektedir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, IPCC’nin (Intergovernmental Panel on Climate Change/IPCC) Değerlendirme Raporları, iklim değişikliğinin etkisiyle dünyada su kıtlıklarının ve kuraklıkların artacağını, tarımsal verimliliklerin düşeceğini, gıda fiyatlarında dünya genelinde %85’e varan artışların gerçekleşebileceğini öngörmektedir. Yağış rejiminin değişmesi nedeniyle bazı tarım alanlarının kuraklaştığı, tarımsal ürünlerin olgunlaşma sürelerinin değiştiği, bazı tarım alanlarının sel suları altında kalarak kullanılamaz hale geldiği, ya da deniz suyunun yükselmesi ile tuzlandığı ve bu koşullarda verimin düştüğü bilinmektedir. Yüksek sıcaklıklarda gıdalarda bakteri üretimi artacaktır. İklim değişikliği gıda güvenliğini de tehdit etmektedir.

İklim değişikliği ile mücadeleyi başaramazsak sonuçları ne olacak?

Sanayi Devrimine kadar dünyanın ortalama ısısı 10.000 yıl boyunca büyük oranda aynı düzeyde seyretmiştir. Düzenli ve güvenilir ölçümlerin alınmaya başladığı 1850 yılından bu yana, sıcaklık 1°C artmıştır. Dünyanın, en son taşıma noktası olduğu hesaplanan 2°C’de durdurulması gerekmektedir. Şayet sera gazı emisyonları belirlenen hedefler doğrultusunda azaltılamaz ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlanamazsa, kürenin yüzey ısısının bu yüzyılın sonunda da 6,4°C’ye kadar artması olası bilimsel senaryolarda vurgulanmaktadır.

İklim değişikliği istemsiz göçlere de mi neden oluyor?

İklim değişikliği aynı zamanda bir sosyal politika sorunudur. İklim değişikliği bugün istemsiz göçe bağlı toplumsal risklerin önemli nedenlerinden biri haline gelmeye başlamıştır. İklim ve çevresel değişimler nedeniyle, yerleşik alanlarını terk edip göçmek zorunda kalan insanları tanımlayan ve iklim değişikliği meselelerinin giderek genişleyen terminolojisine yeni bir kavram olarak yerleşen iklim göçmenleri/mültecileri; iklim değişikliği nedeniyle kuraklık, çölleşme, sel, denizlerin yükselmesi ve tsunami gibi felaketler yüzünden yerinden edilmiş ve evsiz kalan bireyler demektir. İklim göçleri konusunda geleceğe dair yapılan öngörüler hiç küçümsenecek boyutta değildir. İngiliz ekonomist Nicholas Stern, Stern Review on the Economics of Climate Change (2007) başlıklı kitabında 21. yüzyılın başında iklim kaynaklı göçlerin kitlesel ölçekte yaşanacağı uyarısında bulunarak bu durumun yüz milyonlarca, belki de milyarlarca insanın taşınmak zorunda kalacağı anlamına geldiğini vurgulamıştır. Bilimsel araştırmaların sonuçları 2050 yılında 200 milyon kişinin iklim göçmeni olacağını göstermektedir. İç göçler açısından bakıldığında, bilimsel çalışmalar dünyanın yoğun nüfuslu üç bölgesinde (Sahra Altı Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika) 2050 yılına kadar 140 milyon kişinin kendi ülke sınırları içinde göç etmesine neden olarak bir insani krize yol açabileceğini belirtmektedir. Bu bölgelerdeki iç göç nedenleri olarak sukıtlığı, mahsulkıtlığı, deniz seviyelerinin yükselmesi ve fırtınalar gibi iklim risklerinin artan sorunlar haline geldiği gösterilmektedir.

Haber Bültenine Abone Olun

Üye olduğunuz için teşekkürler!

bottom of page